ABD Başkanı Trump’ın dış politika danışmanı George Papadopoulos’un tutuklanmasının ardından, seçim kampanyası yönetmeni Paul Manafort da bir aydan fazla saklandıktan sonra, hafta başında Federal Soruşturma Bürosu FBI’a teslim oldu. Manafort’u da Trump’ın (veya ekibinin) seçim kampanyası sırasında bazı Rus vatandaşlarıyla (veya Rus hükümet temsilcileriyle) ABD’nin güvenliğini tehlikeye atacak ilişkiler kurmak ve casusluk amacıyla temas kurmak isteyip istemediğini soruşturan özel yetkili savcı yakalattı.
Şimdi bu karmaşık cümleyi masaya yatırsak ve kelime kelime
analiz etsek, çıkacak sonuç, (Trump dâhil) bu insanların suçlu
bulundukları takdirde 3 ay hapis yatmalarıdır! Peki, bu kadar
gürültü neden?
Şundan: Bu şahıslar, haklarındaki bu iddialar kendilerine
aktarılmadan önce, “Gerçeği söyleyeceğime, gerçekten başka bir şey
söyleyemeyeceğime, gerçeğin tamamını söyleyeceğime...” şeklinde,
sinemanın icat edildiğini günden beri hepimizin adeta Amerikalı bir
mahkeme kâtibi kadar ezbere bildiğimiz yemini ettiler. Amerika’nın
atom sırlarını Ruslara vermediklerine göre, biri eski siyasal
danışman, diğeri emlakçı bu iki sanığın, belki de sinema
seyircileri kadar bilmedikleri, bilmezden geldikleri ya da
dünyadaki bütün sanıklar gibi, içine düştükleri “İspat edemezler,”
yanılgısıyla önemsemedikleri şu ki bu yeminden sonra yalan
söylediğiniz ortaya çıkarsa... Ah, işte o zaman dünyadaki birçok
ülkeden farklı olarak ABD’de de dünya sanığın başına yıkılabiliyor.
İnsan başkan bile olsa, hapsi boyluyor.