Türkiye’nin ekmeğini yemiş - suyunu içmiş insanların, Washington Post gazetesine “fikir yazısı” yazarken sanki biraz daha edepli olmasını bekleme hakkımız var zannediyor insan. Ama “Türkiye bugün batı açısından uyuşturucu madde müptelası bir akraba konumundadır” cümlesini böyle bir kişinin kaleminden okuyunca, “Demek ki böyle bir hakkımız yokmuş” diyorsunuz.
Soner Çağaptay, Musevi sermayesi ile kurulmuş olmasına rağmen bir İsrail lobi firmasından farklı hareket eden Orta Doğu Siyaseti İçin Washington Enstitüsü isimli araştırma şirketinin uzun yıllardan beri kadrosunda görülüyor. Türkiye’nin verdiği fonla kurulan Washington Türk Araştırmaları Enstitüsü’nde de görev yapmış. Bildiği diller arasında İbranice’nin yanı sıra Türkçe de bulunan bu kişi de, benzeri bazı diğer kişiler gibi Yeni Türkiye’ye karşı tahdit ve çevreleme diye özetleyebileceğimiz batı siyaseti arttıkça, yazılarında araştırmanın dozu, dilinde de edebin ölçüsü ciddi surette azalmasıyla dikkat çekiyor. NATO’ya, Türkiye Cumhurbaşkanı ile artık daha açık sözlü, dürüst konuşmalarının gerektiğini tavsiye eden başlığıyla, Çağaptay’ın son yazısı, akla önce sınır ötesi tehditlere karşı müttefiklerinin Türkiye’ye karşı daha samimi davranmaları gerektiği fikrini getiriyor. Fakat yazıyı okuduğunuz zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yetkeci (otoriter rejim yanlısı) tutumu iptila haline getirdiğini, ABD başkanı Trump ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Erdoğan’ı Türkiye’nin kendi kendini mahveden dürtülerine karşı uyardığını öne süren yazarın, şimdi aynı uyarının NATO liderlerinden de gelmesi gerektiğini savunduğunu görüyorsunuz.
Soner Çağaptay, Trump’ın, Türkiye’nin kuzey Suriye’de “Kürt milislere karşı askeri harekatı konusunda” sabır gösterdiğini, fakat Erdoğan’ın mevcut yolunda yürümesine izin verilmesinin Türkiye’yi bir “iç çatışmaya iteceğini” yazıyor.