Seçim yasakları ülke sınırları dışında geçerli olmadığı için,
bütçesini İngiliz parlamen- tosunun sağladığı BBC, parasını ABD
Kongre’sinden alan VOA ve Alman hükümetinin verdiği parayla yayın
yapan DW, seçim günü dahi AK Parti aleyhtarı yayınlarına devam
ettiler. Amerika’da yayımlanan ama uluslararası kapitalist ağın
sözcüsü Wall Street Journal, belki de kendi tarihinde ilk defa,
yabancı bir ülkenin seçmenine doğrudan seslenerek, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a oy verilmemesi çağrısında bulundu.
Bunu iyice abartan Alman dergileri, Türkçe ekler, sayfalar ve
kapaklar yayımladılar. Daha ileri gidip, ülkelerini Türkiye’nin iç
siyaset tartışmalarına sahne yapmak istemediklerini öne sürerek, AK
Parti lider ve temsilcilerine ülkelerine girmeyi yasaklayan
hükümetler de oldu. Bu arada HDP temsilcilerinin mitingleri bu
ülkelerde serbestçe yapıldı. Türkiye seçmeni olan kişilerle
buluşması engellenenlerin, aynı zamanda Türkiye hükumetini,
bakanlıkları yöneten, Türk milletinin temsilcileri oldukları göz
ardı edildi.
Ve bu ilk defa olmadı. Daha önceki seçimlerde de benzeri tutum ve davranışlar tekrarlandı.
Baktığınız zaman, bu yan tutuşta, bu AK Parti düşmanlığında, bu ülkeleri, siyasetçileri ve medyasını haklı gösterecek en ufak bir şey yok. AK Partili bakanlar, başbakanlar, Cumhurbaşkanları ne ikili ne de çok taraflı anlaşmalarla Türkiye’nin üstlendiği yükümlükleri ihlal eden bir davranış veya söylem içine girdiler. Seçime giriyor da olsalar AK Parti yetkililerinin devlet ve hükümet temsilcisi olmaları, onlara yönelik bu tutum, ülke içinde başka partileri destekleyen büyük bir halk kesimi açısından bile Türkiye aleyhtarı olarak görüldü ve onaylanmadı; AK Parti’ye değil, Türkiye’ye karşı yorumlandı.