Yeni yıla büyük bir umutla (!) adım atmış olduk: Yangın İran’a sıçramak üzere.
Aralarında bulunduğum bazı gözlemciler, İran’da işbaşındaki yönetimin bölgenin meşru bir aktörü olabilmesi için Türkiye ve Rusya’nın ortaklaşa çaba gösterdiğine işaretle, İran hükümetinin Yemen’den Lübnan’a, koca bölgeye yeniden nizam vermeye kalkışmayı bir kenara bırakıp önce kendi evine çeki düzen vermesi gerektiğini ifade ediyorlardı. En acil ihtiyaçların başında, gençlerin katılımına izin vermeyen siyasal düzenin ıslahı geliyordu. İslam adına kurduklarını ileri sürdükleri siyasal sistem, ne İslam’ın “şura” fikrine yer veriyor, ne adalete dayanıyor ve ne de çoğulcu bir temsile dayanıyordu. İsteyenin istediği gibi giyinmesine, gezmesine, eğlenmesine ve öğrenmesine tahammülü olmayan polis devleti, örneğin bilgisayar mühendisi ve programcı olmak isteyenlerin “yetkili makamlardan” izin almasını zorunlu kılıyordu. Bütün fabrikaları ve elektrik dağıtım sistemi, bilgisayar korsanlığı yoluyla taa Tel Aviv’den ve hatta Washington’dan çökertilen bir ülkenin, yoğurdu üflemesi yerinde olabilir.