Yarın en temel vatandaşlık görevimizi yapmak üzere sandığa gideceğiz ve Türkiye'nin geleceği için belki de bugüne kadar attığımız adımların en önemlisini atacağız.
Öncelikle, iki ayı geçkin zamandır devam eden kampanya sürecine dair bir kaç hususun altını çizmek isterim. Ana muhalefet partisinin Anayasa Komisyonu ve Meclis safahatinde çok sert ve kutuplaştırıcı bir ton tutturmuş olmasına, muhtelif terör örgütlerinin hayır kampında yer almasına rağmen kampanya süresince sağ duyu hakim oldu. "Kan dökmeden getiremezsiniz"le başlayan kampanya, seçimi teferruat saymaya ve son olarak da evet diyenleri denize dökmekle tehdide kadar vardı. Ama toplum tüm bu kutuplaştırıcı, düşmanlaştırıcı dile prim vermedi, evet ve hayır çadırları bazı yerlerde neredeyse yan yana kuruldu, propaganda müzikleri için birbirine sıra verildi.
Bu süreçte yeni bir şey daha oldu; CHP ilk defa "pozitif propaganda" tabir edebileceğimiz bir yöntem denedi. Sonuna kadar sürdüremese de yeni sistemin seçim kampanyaları hakkında da fikir verici bir deneyim oldu bu. Zira yeni sistemde bir cumhurbaşkanı adayının yüzde 50+1 oy alabilmesi ancak toplumda en geniş konsensüse ulaşabilmesiyle mümkün olacak. Bu ise katı ideolojik ya da kimlikçi tutumları bir kenara bırakıp hizmet siyasetini öncelemekle mümkün.