Her yıl 24 Nisan tarihi yaklaştıkça Ermeni lobilerinin soykırım tezini kabul ettirmek için verdikleri uğraşın neticesi olarak kimi ülke parlamentolarında konuyla ilgili beyanlar söz konusu olur, ABD Başkanı’nın “soykırım” deyip demeyeceği tartışması yapılır ve biz de bu mutad durumla ilgili mutad yazılar yazmaya devam ederiz.
Bu yıl öncekilerden biraz daha farklı, çünkü 1915’in 100. yılı dolayısıyla soykırım tezi daha güçlü dile getiriliyor ve Katolik dünyasının lideri sayılan Papa’nın açıklamalarında olduğu gibi konu “Hıristiyan dünyasının ortak acısı” şeklinde yeni bir siyasallaşmaya kavuşturulmak isteniyor.
Buna mukabil Türkiye de geçmiş 24 Nisan’lardan farklı olarak konuyu geçiştirmek yerine kendi tezini daha yüksek sesle ve dünya kamuoyunu da yanına çekecek şekilde dile getirmeye hazırlanıyor.
Bilindiği üzere 24 Nisan’da Türkiye Çanakkale’de Türkiye saflarında savaşmış bütün milletleri dahil ettiği ve yaklaşık 80 ülke temsilcisinin katılacağı büyük bir anma tertip ediyor.
Türkiye neden böyle bir program tertip ediyor? Kuşkusuz Ermeni iddialarına karşı savunmacı pozisyonda olmak istememesi bunda etkili. Kendi tezinin de uluslararası kamuoyunda dolaşıma girmesini istiyor artık.
Bu konuda ciddi bir özeleştiri de yapmak gerekiyor kanımca. Ermeni diasporası kendi tezini bir hayat memat meselesi yapıp bütün lobi enerjisini bu konuya hasretmişken Türkiye haklıysan galip sensin ahlaki prensibine yaslanıp bu konuda çok da lobi yapmış gözükmüyor.