Pek yapageldiğimiz bir şey değil Avrupa ülkelerindeki insan hakları ihlallerini kritik etmek ve raporlamak. Avrupa ülkeleri söyler biz kendimizi düzeltiriz genelde. Avrupa Birliği tam üyelik süreci böyle işledi. 2000'lerin başındaki Türkiye'yi ve AK Parti iktidarının ardıllarının başına gelenleri düşününce doğrusu AB çıpası, demokratikleşme adımları atabilmek için pragmatik bir tutamak noktasıydı. Avrupa ve Amerika'nın AK Parti ve Erdoğan'a desteği de pragmatik bir gerekçeye dayanıyordu. Türkiye'de siyaset kurumu çökmüş, ekonomi alt üst olmuş ve bu vasatta iktidarı ele alan aktörle yakın ilişkide olmak akıllıcaydı.
Ne zaman ki Erdoğan'ın Batı'nın dümen suyuna girmeyeceğine, kendi ajandası olduğuna kanaat getirildi, Türkiye'yi düşman, Erdoğan'ı diktatör gösteren küresel bir kampanya başladı.