PKK çözüm sürecini, başladığı gün itibariyle bile Suriye’deki alan hakimiyetini genişletmek adına bulunmaz bir fırsat olarak gördü. Çünkü PKK’nın çözümden anladığı şey ile devletin anladığı aynı şey birbirinden farklıydı. Devlet çözüm sürecini, demokratik standartların iyileştirilmesi sonrasında PKK’ya silah bıraktırmak olarak formüle ediyordu. PKK ise sürece siyasal statü temini açısından bakıyordu.
İşin özeti çözüm süreci göbekten Suriye’ye bağlıydı.
Bu yüzden de Rojova’da kanton ilanı ve PYD’nin Suriye Kürtlerinin tek temsilcisi olarak sunulmaya başlanması çözüm süreciyle paralel seyir izledi.
Doğu ve Güneydoğu şehirlerini Kobanileştirme stratejisinin devreye sokulmasıyla çözüm süreci sona erdi ve PKK gerek hendek terörüyle gerek canlı bomba eylemleriyle tarihinin en büyük katliamlarına imza attı. Ancak hem Kürt sosyolojisi tarafından hem de güvenlik güçlerinin etkin mücadelesi sayesinde yine tarihinin en ağır hezimetini yaşadı.
***
PKK, başta Kürt halkı olmak üzere tüm Türkiye’de en ağır şekilde lanetlenirken siyasi temsilcileri Batı başkentlerinde parlamentolar düzeyinde ağırlanabiliyor. Avrupa ülkelerinin tamamı PKK’yı terör örgütü olarak görüyor ancak onun Suriye kolu olan PYD ve siyasi kolu olan HDP’yi meşru addedilip destekliyor.
Vezneciler saldırısını gerçekleştiren teröristler HDP’lilerin omuzlarında defnedilirken Selahattin Demirtaş Avrupalı arkadaşlarının işini kolaylaştırmak adına PKK’ya “TAK’ı dağıtın” diyor.