Hafta başında Diyarbakır’da iki gün geçirdik. Fadime Özkan’la birlikte yoğun bir mesai yaptık. Kuşkusuz öncelikle gazeteci şapkasıyla çaldık tüm kapıları ama bir süre sonra fark ettik ki Çözüm Süreci’nin buzdolabından çıkartılıp buzlarının çözülmeye bırakıldığı aşamada çorbada tuz sayılabilecek bir anlamı var, alçak iskemlelere oturulup yapılan her muhabbetin, sabırla dinlemenin...
Gerçekleştirdiğimiz görüşmeleri önümüzdeki günlerde sizinle paylaşmaya çalışacağız. Ama bugün bende kalan duyguyu aktarmak istiyorum sizlere.
O duygu, sorunlarımızın çözümünde belki de ipucu olabilecek en değerli şeydir. Belki de esas mesele budur. Kilidi açacak doğru anahtardır o duygu.
İçinde gözyaşı var, sitem var o duygunun...
Ama hepsini sağaltabilecek, asla unutulamayacak dediğimiz acılara merhem olabilecek kadar güçlü olan ise birbirinden vazgeçmeme isteği ve iradesi...
Acılarını kine dönüştürmemeyi başarabilmiş ergin insanların iyileştirici duygularıyla ele almak durumundayız meseleleri. Sadece hoşumuza giden şeyleri dinlemekten vazgeçmeliyiz, bir kere de filtresiz dinleyebilmeliyiz insanları. Birlikte ağlayabilmeliyiz ki birlikte gülebilelim.
Bundan böyle Kürtlerin sorunlarıyla ilgili her ne yapılacaksa evvela akılda tutulması gereken budur; biz bin yıldır aynı coğrafyada yaşamış halklarız. Bugüne kadar birbirimizden vazgeçmedik, bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz.