Bazı ezberlerimiz var, cümleye o ezberle başlarız; ''Eğitim alanında başarı katedemedik'' gibi. Biraz kendimizi dövmeyi sevdiğimizden, biraz da o alana dönüp gerçek verilere bakmaya erindiğimizden o ezberi tekrarlayıp dururuz.
Hatta çoğu zaman bir savunma mekanizmasıyla olmayan bu gerçekliği başka alanlardaki görünür başarılarımızla dengelemeye çalışırız. Türkiye'nin ulaştırma ve alt yapı alanındaki gözle görünüz başarılarını zikredip ''maalesef eğitimde yeterince iyi değiliz'' deriz.
''Yeterince iyi''nin göreceliğine sığınarak kendimize az buçuk tevil payı bırakmayı da ihmal etmeyiz tabii.
Bir de tabii iyi ile kötüyü rasyonelleştirmek için alandaki eski verileri kullanmak yerine ununu elemiş eleğini asmış kuzey Avrupa ülkeleriyle karşılaştırırız kendimizi. Çoğunun toplam nüfusu bizim öğrenci hatta öğretmen sayımıza ancak yetişen ülkelerle... Şaka değil; 18 milyon öğrenci, 1 milyon 200 bin öğretmen ve 855 bin derslikten bahsediyoruz....
Basında