Önceki gün akşam, utanmadan bir canlı yayına mesaj gönderdi Can Dündar.
O da darbeye karşıymış...
FETÖ’nün bir operasyonu olarak başlayan “MİT tırları ile Türkiye IŞİD’e yardım etti” yalanının medya ayağını yürütmüştü. İkiyüzlü yabancı ülke misyonları, ona destek için mahkemeye koşmuş, ülkesine ihanet eden bu sözde gazeteciyi basın kahramanına dönüştürmüştü.
15 Temmuz darbe kalkışmasından kısa süre önce, FETÖ’nün yayın organına dönüştürdüğü Cumhuriyet gazetesinden ekibiyle birlikte ayrıldı ve yurt dışına kaçtı.
Bugün daha net ortaya çıktı ki FETÖ askeriyede, emniyette, yargıda, eğitimde, iş dünyasında olduğu kadar basında da örgütlenmiş. Toplumda hiç boşluk bırakmamak üzere bir yapı inşa etmiş.
Toplumun her kesimine, birbiriyle taban tabana zıt ideolojik yapılara bile sızabilmiş.
Ekonomik ve insan kaynağını genişletmek, devletin imkânlarını (yetki ve silah) ve medyayı iyi kullanmak... Ve tüm bunları “lastik taban sessizliğinde” yapmak...
FETÖ’nün medya ayağı
Balyoz ve Ergenekon davalarını yürüttükleri süreçte her gazetenin yazı işleri masasına, muhabir kadrosuna, haber müdürlüklerine yerleştirdikleri adamlarıyla merkezden topluma iletilecek mesaj için adeta asfalt yol döşediler.
Türkiye’nin en muktedirleri zannettiğimiz askerleri şamar oğlanına çevirdiler.
Her biri melek yüzlü şeytanlar olarak aramızda dolaşıyordu o günlerde. 17-25 Aralık’tan sonra bu adamlar Star, Sabah, Yeni Şafak, Türkiye gibi gazetelerden temizlendi ancak Erdoğanfobik yayın organları bilakis daha da açık hale geldi gazeteci kılıklı bu terör örgütü mensuplarının manipülasyonuna.
“Erdoğan’dan kurtulmak için” tıpkı muhalefet partileri gibi muhalif yayın organları da FETÖ ile örtük bir iş birliği yapmış gibiydi.