Referandumdan çıkan evet'i "Hayır, bitmedi" diyerek Birleşmiş Milletler'e kadar taşıyacakları sinyali veren CHP bir taraftan kendi yenilgisini ve bunun partide yol açacağı depremi ertelemeye çalışıyor bir taraftan da siyaset mühendisliğine soyunuyor.
CHP'nin parti kurullarında "Türkiye’de bir merkez sağ parti ihtiyacı olduğunun" konuşulması epeyce operasyon kokuyor, evvela bunu söyleyelim.
Yüzde 48,59 içinde yer alan ve asla CHP'ye oy vermeyecek olanların 2019'da Erdoğan'a gitmesinin önüne geçmek için şimdiden alınmak istenen bir tedbir belki...
Oysa merkez sağda hiç olmadığı kadar güçlü bir parti var zaten. Üstelik bu parti, kurucu genel başkanını geri çağırmış. Dolayısıyla AK Parti'nin yeni dönemde çok daha güçlü, disiplinli ve birlik içinde olacağını tahmin edebiliriz. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra partide meydana geldiği düşünülen zaafların sona ereceği, partiye dinamizm geleceği herkesin malumu ve konuştuğu bir şey.
Yani merkez sağda bir parti ihtiyacından söz edilmesi gerçek bir ihtiyaca değil siyasi mühendisliğe işaret ediyor.
Kaldı ki böyle bir ihtiyaç gerçekten varsa zaten o parti kurulur. Fakat yeni bir partinin kurulması ille de bir ihtiyaca karşılık gelmez. AK Parti sahici bir ihtiyaca binaen kurulmuş ve tam da bu yüzden ilk girdiği seçimde yüzde 34 oy alabilmiştir. Şu anda ise böyle bir durum söz konusu değildir.
Bilakis AK Parti, Erdoğan liderliği sayesinde bu badireleri atlatabilmiş, 17-25 Aralık'tan bu yana FETÖ, PKK ve DEAŞ saldırılarına karşı Türkiye'yi güvende tutabilecek parti olarak halkın onayını almıştır. Son referandum sonucuna paralel yapılan kamuoyu araştırmaları, bugün seçim olsa AK Parti'nin oy oranını tarihinin en yüksek seviyesinde göstermektedir.
Üstelik Ak Parti Türkiye'deki siyasetin yanı sıra sosyolojiyi de dönüştürebilmiş bir partidir. Bunun sebebi ise değişirken kendinin de değişime açık olmasıdır.
Avrupa Birliği'ne kategorik olarak karşı bir partiden ayrılanların kurduğu AK Parti kendi tarihi içindeki ittifak ve yol ayrılıklarında muhatabının tavrına göre tavır almıştır. Avrupa'dan düşmanlık görürken ona uygun bir dil kullanmış, dostluk gördüğünde ise dostane tutum sergilemiştir.