CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ifade vermeye çağırıldıkları halde gitmeyen HDP’li vekillerin gözaltına alınmasına “Demokrasiyi savunuyorsanız seçimle gelenlerin seçimle gitmesini savunacaksınız. Aksi halde demokrasiyi katledersiniz. Seçimle gelenleri ancak seçimle gönderirsiniz. ‘Öldüreceğim, yok edeceğim, kurşunlayacağım, mafya yöntemleriyle etkisiz hale getireceğim’ derseniz demokrasiyi yok edersiniz” sözleriyle karşı çıktı.
HDP’lilerin hukuku tanımadıklarından bahsetmedi. İfadeye çağırılma gerekçelerine, “terör örgütüne silah taşımak gibi fiillere, terörist cenazelerine gitmek, gitmeyenleri tehdit etmek gibi eylemlere, terör örgütü yöneticileriyle eş samanlı olarak halkı sokağa çağırmak” gibi örgüt faaliyetlerine dair de tek kelime yoktu o günkü konuşmasında.
Selahattin Demirtaş’ın, dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra devlete meydan okuması da Kılıçdaroğlu tarafından son derece normal karşılanmıştı. Demirtaş, “Hakim ve savcılara sesleniyorum. Hiçbir arkadaşımız ifade vermeye gitmeyecek. Bu iş öyle kolay olmayacak. Yakalama kararı çıkaracaksınız” dediğinde Kılıçdaroğlu pekala “Hukuk devletinde bu ifade bir siyasetçiyi meşru alanın dışına çıkarır. Nasıl ki biz gidip ifade veriyoruz HDP’liler de ifadeye gitmelidir” diyebilirdi. Ana muhalefet partisi genel başkanına yakışan, siyaset alanına ve hukuka davet etmek olmalıyken “yeni CHP”, PKK’ya megafon olma sürecinde HDP’yi hep destekledi, hatta zaman zaman HDP’den rol çaldı.