Dünkü yazıda Almanya'da belirginleşen, Hollanda'da ayyuka çıkan ırkçı uygulamaların Avrupa'yı nasıl bir türbülansa sürüklediğinden bahsetmiştik. Türk bakanların uçuşlarının iptal edilmesi, toplantı yapmalarının yasaklanması, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın Hollanda'dan sınır dışı edilmesi, diplomatik misyonlara yönelik kısıtlayıcı tavır ve gözaltı uygulamaları, vatandaşların coplanması, köpeklerin saldırısına maruz bırakılmaları ve gözaltına alınmaları...
Avrupa'nın çok da uzak olmayan geçmişini, Nazizmi hatırlamamız için çok fazla gösterge oluştu. Bu kuşkusuz kaygı verici bir durum.
Almanya'nın Nazizm uygulamaları ve Yahudi soykırımı, Hollanda'nın sözde barış gücü askerleri nezaretinde Srebrenitsa katliamına göz yumması, Birleşmiş Milletler'in Fransa'nın çıkarları dolayısıyla "Görevimiz savaşı durdurmak değil barışı korumak" deyip sözde Barış Gücü'nün geri çekerek Ruanda katliamına seyirci kalması, Esed'in kimyasal silahlarla halkını katletmesine rağmen Avrupa'nın ölüm sessizliğine gömülmesi ve ölümden kaçan mülteciler konusundaki aşağılık yaklaşımları... Bir çırpıda sayabildiklerimiz bunlar.
Küresel 'hayır' kampanyası