Önceki akşam bir arkadaşın düğününde aynı masaya tesadüf ettiğimiz kişilerle sohbet ediyoruz. Misafirlerden biri, bir sanayici. Yatırımlarını artık Türkiye'de yapmak istemediğini, gayrimenkul alacaksa bile yurt dışından aldığını söylüyor. Gayrimenkulün en çok değerlendiği ülkelerden biri oysa Türkiye. En zahmetsiz para kazanma biçimi. Neden diye sorunca bir cevap da yok. Tanıdık ezberlerle konuşuyor. ''Doğma büyüme Kadıköylüyüm, Fenerbahçeliyim'' diye de övünerek ifade ediyor. Dolayısıyla laf İstanbul'un yeni yönetimine geliyor. ''Nasıl buluyorsunuz, sizce vaatlerini tutuyor mu, umduğunuzu buldunuz mu, İstanbul'un yönetiminde neyden şikayetçiydiniz, o şikayetleriniz iyileşti mi?'' gibi kent yönetimiyle ilgili sorular sohbete dahil oluyor, ister istemez.
Beyefendi, Allah için son derece kibar, ''Yapacak bir şeyler ama borç bile alamıyor, nasıl yapsın?'' mealinde bir şeyler söylüyor. Masadaki bir diğer misafir, belediyenin kullandığı bütçeyi söylüyor; ''İBB yasal b