Geride bıraktığımız acı dolu hafta insanlığımız kadar siyasi aktörlerin savrulma marjları hakkında da turnusol işlevi gördü. Her iki durumda da bir erozyon tespiti yapabiliriz.
Türkiye’nin ana muhalefet partisinin taşeron bir terör örgütünün peşine takılması, örgütle ilişkili olduğu iddia edilen kişileri aday göstereceği bilgisini yalanlamaması bir siyasi partinin gözümüzün önünde nihilizme ve intihara sürüklenişi olarak kayda geçti.
Gezi vandalizmini ve ölü seviciliğini dünyanın en barışçı eylemi olarak sunan bir kısım ‘aydın’ zevat ise açıktan Savcı Selim Kiraz’ı katleden teröristlere arka çıktı.
***
Görevini hakkıyla yapmak dışında bir kabahati olmayan savcının katledilmesini meşrulaştırmaya, ‘anlamaya’ kalkanlar oldu.
“Biz de seni seviyoruz” serlevhasının altına yazılanlar ifade özgürlüğünün terör örgütü propagandasını da kapsadığını gösterdi.