Engin Ardıç’ın dünkü yazısını okuyunca aklıma geldi, yaşlılıkla ilgili son yıllarda düşündüklerimi hatırladım. Hele de Kovid-19 salgınından sonra yaşlılık bahsi devletlerin de üzerinde daha ciddi düşünmesi gereken bir konuya dönüştü. Hastalıktan korunmaları bir yana psikolojilerinin de ne kadar önemli olduğunu farkettik bu süreçte.
Ve hala yaşlılarıyla yaşayan bir toplum olduğumuz için şükrettik.
Güzel yaşlanmak kuşkusuz güzel yaşamakla mümkün. Etrafına bir şeyler veren, üretken, diğergam insanların yaşlılıkları da daha güzel geçiyor. “Bu dünyaya çocuk mu getirilir” deyip kendini şuursuzca yalnızlığa mahkum eden insanların ya da kariyerini her şeyin önüne koyup aslında hayatı pas geçenlerin yaşlılığı da pek iç açıcı olmuyor.
Bir de sevilen, hürmet edilen yaşlı olmak ya da huysuz-aksi ihtiyar olmak var tabii. Dili dualı, tecrübesini insanları kırmadan nasihata dönüştürebilen yaşlılar; onlar okul gibidirler.