Doğuştan sahip olunun kimlikler üzerinden ve karşıtlık temelli yürütülen hiçbir tartışma olumlu bir yöne evrilmiyor. Bilakis kimliksel farklılıkları derinleştiriyor, tarafları birbirini daha anlamaz kılıyor.
İstanbul Sözleşmesi üzerinden bir süredir yaşadığımız da böyle bir şey işte. Giderek ideolojiler üstü bir bölene dönüşmek üzere ve her nasılsa koca koca insanlar bu tartışma içine çekildikleri anda birden bire kabalaşıyor, beyefendilik yahut hanımefendilik buhar olup uçuyor.
Dahası İstanbul Sözleşmesi ile ilgili en ufak olumlu cümle, eşcinselliği desteklemek ve aileyi hedef almakla bir tutuluyor. Sözleşme ile ilgili eleştirel bir yaklaşım içinde olanlar ise en başta homofobik, sırasıyla kadına şiddeti onaylayan, çocuk tacizcilerini destekleyen kaba softa tipler olarak resmediliyor. Ve bu bir Müslüman prototipine dönüştürülüyor.
Ortada hem verili kimliklerin irrasyonel savunusunun yol açtığı yapısal bir sorun hem de trolizm çağında yaşıyor olmanın