Sizce yaşamak için gerçekten neye ihtiyacımız var? Neyin
önceliği var? Yemek, su, hava, facebook, Instagram, akıllı
telefonunuz?
Cevabı hemen vereyim:
SU! 'Su hayattır' diyoruz her fırsatta. Su tüketiminin önemi
herkesin bildiği bir şey. Peki ya sağlıklı suya ulaşmak adına
kullandığımız arıtma cihazları?
'Su arıtma cihazları sağlıklı mı?' sorusunun cevabı bu haftaki
yazımda saklı…
HER YIL RAPOR SUNULUR
Güvenli suya erişim, temel insan haklarımızdan biri olarak kabul
edilmektedir.
Ülkemizde büyük bir çoğunluğun bir sonraki yudumunun nereden
geleceğini düşünmek zorunda kalmadığı için şanslıyız.
Ancak burada bile işler ters gidebilir ve suyumuz kirlenebilir.
İl Sağlık Müdürlükleri, her yıl illeri ile ilgili yayınladıkları
detaylı raporlarda kendi illerinde yapılan bölgesel su analizlerini
yayınlarlar. Su dağıtımı ile yetkili bölgesel kurumlar, suların
sağlık açısından tehdit olmayacak şekilde sisteme verildiğinden
emin olacak şekilde analizlerini yapar ve dağıtıma verirler.
Ancak ülkemizde en fazla nüfusa sahip olan İstanbul'da geçtiğimiz
yıllara ait raporlara bakıldığında elde edilen örneklerin
analizlerine göre çeşme sularının yüzde 5-10'u içilemez durumda.
Yani 10 kişiden neredeyse birinin içtiği suyun, virüs ve bakteri
içerme ihtimali var.
DOĞAL KAYNAKLARA SAHİBIZ
Suyun temiz kabul edilen yüzde 90'ında ise asla olmaması gereken
nitrit, nitrat, kadmiyum, bromat, arsenik, asbest, cıva, kurşun,
toluen vb. öldürücü maddelerdir. Olsalar bile şebekeye
verilebilmeleri için temiz su yasal sınırların altında değerlerde
olmaları gerekir. Fakat bazı araştırmalar bu değerlerin olması
gerektiği düzeylere göre yüksek kaldığını ve suların bu maddeleri
içerebileceğini söylemektedir. Uluslararası EWG yani Çevresel
Çalışma Grubu'na göre suların çoğunda bunlar ve hatta daha fazlası
olabilmektedir.
Neyse ki iyi haberlerim de var. Türkiye dünyadaki en güvenli içme
suyu kaynaklarına sahip olup doğal kaynak sularını şişelenmiş
olarak ihraç edebilen bir ülkedir. Ancak çeşmeden akan suyunuzla
ilgili araştırmanızı yaparsanız, suyunuzda olabilecek bu sıkıntılı
maddeleri tespit edebilirsiniz.
FİLTRELERDEN YARARLANIN
İçme suyunu daha güvenli hale getirmek için bazı insanlar evde su
filtreleri kullanıyorlar. Bu filtreleme sistemlerinde dört ana
çeşit vardır:
Bunlar, suyu yarı geçirgen bir zardan geçirmek için ev basıncını
kullanırlar. Çözünmüş katılar da dahil olmak üzere çok çeşitli
kirletici maddeleri kaldırabilirler ve arseniklerin temizlenmesi
için onaylanan tek tiplerdir.
Su filtrelerini tercih ederken uluslararası NSF standartlarına tabi
olduğuna emin olmanız gerekir. Ulusal Sanitasyon Vakfı tarafından
verilen sertifikalar doğrultusunda elde edeceğiniz suyun hangi
standartlara göre filtre edildiği ve temizlendiği belgelenmelidir.
Özellikle ters ozmos ünitelerini alırken NSF/ANSI 58
sertifikasyonunu sorgulamanız önerilmektedir.
SU, SIVI TAKVIYESI YAPAR
Dünya Sağlık Örgütü'nün kronik ve tekil kaynak olarak
saflaştırılmış – yumuşatılmış sulara karşı yapmış olduğu uyarılar
neticesinde halk arasında, Ters Ozmos sistemi suyu büyük ölçüde
(minerallerin de büyük bir kısmını) temizlediği için sağlıksız
olduğu düşünülmemektedir.
Vücudun minerale de ihtiyacı olduğu, sistemin mineralleri de
arıttığı için sağlıksız olduğu kanısı yaygındır. Ancak bu noktada
suya olan bakış açımızı değiştirmemiz gerekmektedir.
Suyun esas görevi insan vücuduna mineral takviyesi yapmak değildir,
sıvı desteği sağlamaktır. Vücudumuzun mineral ihtiyacını sudan
karşılamak istediğimizde, sadece doğal kaynak suyu veya çeşme
suyunu 50 litreden az olmayacak şekilde içmemiz gerekirdi. Bu
sebeple biliyoruz ki asıl mineral kaynağı içtiğimiz suya oranla
yediğimiz gıdalardır.
Ancak unutulmamalıdır ki; ev veya ofis yaşamınızda kullanmak üzere
hangi su filtreleme sistemini seçerseniz seçin, bakımını yapmanız
gerekir. Aksi takdirde, kirleticiler filtrede birikir ve su
kalitesini filtre olmaksızın daha kötü hale getirebilirler.
SUYUN KALİTESİ ÇOK ÖNEMLİ
SU tüketiminin yaşamsal öneme sahip olmasının ardında yatan en
önemli neden, su kaybı olarak ifade edebileceğimiz dehidrasyondur.
Yeterli miktarda su içmeyen biri, dehidrasyon neticesinde ciddi
sağlık problemleri yaşayabilir. Yorgunluk, kafa karışıklığı, hafıza
kaybı, baş dönmesi, idrar yolu enfeksiyonları, kabızlık,
kuru-kırışık cilt, kırılgan saç, zayıf tırnaklar ve baş-kas ağrısı;
az su içmek neticesinde karşılaşılabilecek durumlardan birkaçıdır.
Gereken müdahale yapılmadığı ve dehidrasyon kronik hal aldığında,
yaşamı tehdit eden metabolik problemlere yol açarak daha ciddi
durumların gelişmesine sebep olur. Örneğin erken yaşlanma bunlardan
biridir... Yapılan araştırmalar, fazla miktarda su tüketmenin de
yaşamsal fonksiyonları tehdit eden durumlara sebep olduğunu
gösteriyor. Bu nedenle her şeyde olduğu gibi su tüketirken de
dengeyi muhafaza etmek çok önemli. İçtiğimiz suyun kalitesi ve
güvenirliliği, en az su içmek kadar önemlidir.
SU İHTIYACI DAHA DA ARTACAK
Sıvılar; ağır metaller, toksinler, bakteri, mantar ve çeşitli
kimyasallar gibi insan sağlığına zararlı maddeleri yapılarında
barındırabilirler. Dünya ülkelerinde tüketilen su kalitesine
baktığımızda, gelişmiş ülkelerin temiz ve güvenilir suya
erişebildiklerini görüyoruz ancak sıra gelişmekte olan ülkelere
geldiğinde durum pek de iç açıcı değil. Yapılan araştırmalar,
2030'lu yıllara gelindiğinde gelişmekte olan ülkelerin su
ihtiyacının, mevcut su miktarından yüzde 50 daha fazla olacağını
gösteriyor.