Sevgili okurlarım...
Geçtiğimiz salı günkü yazımı “Tek satır açıklamasını okumamak dileği ile elveda” diyerek bitirmiştim. Ancak bazı sorular yöneltmiştim. Onlardan biri de “Nasıl yükseldin başhekim yardımcılığına kadar?” sorusuydu. Meslek büyüğüm Saygı Öztürk başhekim yardımcılığına nasıl yükseldiğini tüm ayrıntılarıyla yazdı. Ali Edizer’den bahsediyorum. Aslına bakarsanız mesele tek başına Ali Edizer değil, mesele, daha doğrusu Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorun, Ali Edizerler ve Ali Edizerleri yetiştiren, sonra onların devlete sistematik yerleşmesini sağlayan cemaatler, tarikatlar. Konunun bir başka boyutu ise yıllar boyunca siyaset kurumunun başta oy kaygısı nedeniyle bu oluşumlarla kurduğu ilişki, kimilerinin sessizliği, kimilerinin ise cılız sesleri.
15 TEMMUZ’DAN DERS ÇIKARMAMAK
“Dinde bir fikir, kitap, şeyh, imam, veli, âlim veya ibadet için bir araya gelen topluluklara cemaat; aynı dinin içinde birtakım yorum ve uygulama farklılıklarına dayanan, bazı ilkelerde birbirinden ayrılan Tanrı’ya ulaşma ve onu tanıma yollarından her biri ise tarikat...”