"Tecrübe mekteplerin en mükemmelidir. O mektepte aptallar bile bir şeyler öğrenir” der Benjamin Franklin...
Tecrübe; yaşadıklarımızın, kişisel ve ulusal hatta dünya tarihinden öğrendiklerimizin de bir bütünüdür. “Tecrübe etmek” deyince eline su dökülemeyecek bir millet olduğumuzu unutmayalım. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmişimiz hem büyük başarılar hem de yol kazalarıyla, ihanetlerle, kendim ettim kendim buldumlarla dolu...
Çok özel bir coğrafyanın çok özel bir milletiyiz biz. Eğer bu coğrafyada ayakta kalacaksak birliğimiz, dirliğimiz, cesaretimiz, aklımız bize hep lazım. Jose Ortega Y Gasset ise Kitlelerin Ayaklanması’nda şöyle der:
“Geçmişi inkar etmek saçma ve aldatıcıdır, çünkü geçmiş insanın doğal halidir, dört nala geri döner.”
En tehlikesi son cümledir; “Dört nala geri dönme ihtimali”... Bu ihtimali de insanların ve toplumların “unutma” huyu ya da “balık hafızası” gündeme getirir.
DEVLETLERİ VE TOPLUMLARI NE AYAKTA TUTAR?
Birliktelik, ahlak, adalet kavramlarını saydığınızı duyar gibiyim ama isterseniz buna liyakat, kurallar ve bu kuralların tam denetimi diyelim. Kurallar ve tam denetim asla unutulmamalıdır. Bunun nedenini de balık hafızasının neden tehlikeli olduğu ile açıklayalım:
- Bir cemaatin 80’lerden itibaren nasıl güçlendiğini, devletin kurumlarını nasıl ele geçirdiğini, son aşamada Silahlı Kuvvetler’de yaptıklarını ve darbe girişimini unutur.
- İlk günlerde en çok eğitimin önemini, kurumların kurallar çerçevesinde yönetilmesi gerektiğini, liyakati konuştuğumuzu da unutur.
- Kaçanları, yalan söyleyenleri, acıları, küçücük yaştan itibaren beyni yıkanarak robota dönüşenleri de unutur.
- Aslında dinimizi unutur, aslında geçmişi unutur, aslında doğru bilgileri doğru kaynaklardan alarak sadece aklımıza güvenmemiz gerektiğini de unutur.