Dünya, karamsar, kötümser bir dönemden geçiyor. Bunun nedenini
pazartesi günkü yazımda serdettim. Toplumlar tarih düşüncesini
'geleceğe bakışlı' algılamıyor. Tarih artık Avrupa'da ve Amerika'da
yaşayan insanlar için de tıpkı Türkiye'de yaşayan insanların belli
bir kesimi için olduğunca gelecek değil geçmiş anlamına geliyor.
Geleceğe gidersekbugünün şikâyet ettiğimiz, yakındığımız, canımızı
yakan sorunlarından kurtuluruz demiyor artık insanlar. Geriye
dönersek, bugünkü dönemden öncesine dönersek, geçersek rahata
ereriz diye düşünüyorlar.
Bu, ilerleme/ tarih düşüncesini retrospektif, anakronistik ve
nostaljik bir anlayışlakavramaktır.
Eğer öncelikle neden böyle olduğunu açıklamam gerekiyorsa
hemen cevabını vereyim: politika eksikliği! Hatta
biraz daha düzelterek söyleyeyim: sol politika
eksikliği.
Yeniden solun pozitivizmle, ilerlemecilik
kavramıyla olan ilişkisine değinmeyeceğim, her
ne kadar öyle ise de. Ama bir tek hususu
vurgulayacağım. Gerçek manasında Marxist bir muhakeme
kesinlikle tarihin geleceğe dönük dönüştürücü
gücüne inanır. Bu bir 19. yüzyıl
görüşüdür ve Darwin'le yerleşmiştir.
Genç Marx'ın kaleminden çıkan Komünist
Manifesto'nun önemi buradadır. Marx, orada sınıflı
toplumların, sınıf savaşlarının tarih öncesi olduğundan söz
eder. İşçi sınıfı tarih yapacak güçtür. İktidara el
koyduğunda da tarih öncesi dönemi kapatacak, tarihi
başlatacaktır.