Batı'da yılları tanımlamakta kullanılan, ilk dile getiriliş
tarihleri de öyle aman aman eskiye gitmeyen iki kavram var: annus
horribilis ve annus mirabilis. İlki, korkunç yıl anlamına geliyor,
diğeri mucizeler yılı. (İlk mucizeler yılı 1666 kabul edilir. Gelin
görün ki, garip icatlar çıkarmakta üstüne olmayan insan zekâsı
zamanla '666' sayısını kötülüklerle özdeşleştirecektir.) Neyse,
2016'nın dünya kadar ve burada sayıp, hatırlayıp, bir kere daha
asap bozmaya gerek olmayan sayısız nedenden ötürü bir felaketler,
bir şeametler yılı, bir şenaat yılı olduğu muhakkak.
Hiç böyle bir şey görmemiştim.
İnsanlar yeni bir yıla girdikleri için değil, 2016'dan çıktıkları
için mutlular.
Bir umut elbette. Her şeyin daha iyi olacağını umuyor insan. Yaşar
Kemal boşuna 'insan mit üreten varlıktır' demedi. Biz de kendi
mitlerimizi, kendi mucizelerimizi üretiyoruz.
Hayatı gerçekle düşler arasında bir yere çivileyip yaşıyoruz.
Umudun mavi keteni üstüne seriyoruz geleceğimizi, hatta
günlerimizi.
***
Herkes gibi ben de bu yılın gerçeğini etimde kemiğimde duyarak
yaşadım. Yapacak bir şey yok. Hayat ve siyaset hükmünü icra
ediyor.
Ürkütücü, yıpratıcı, zorlayıcı ama öyle. O zaman insan kendi
koşullarına sığınıyor. Kendi yarattığı evrene çekiliyor.