Her köşeden yeni bir galeri, her galeriden yeni bir sergi taşıyor. Nasıl sevinmem? Hele 30 yıl öncesinin hatta 15 yıl öncesinin sanat çölü İstanbul’unu anımsayınca. Jake ve Dinos Chapman’ın sergisine gittim. Bir sevinç o sergiyi İstanbul’da görmek. Bir hayli de kalabalık, yoğun
14 Mart 2017
Epey bir süredir sanat dünyasını meşgul ediyor bu ikili. Sert,
acımasız, taşkın bir sanat yapıyorlar. Acaba bu sanatı 'abject'
(tiksindirici, itici, iğrenç) sanat diye nitelendirebilir
miyiz?
Kuşkusuz evet. Fakat buradaki tiksinç duygusu sergilenen nesneden
kaynaklanmıyor. Bir gerçeğin, unutulmak, anımsanmak istenmeyen bir
olgunun göze getirilmesinden türüyor. O da insan ve insanın hali. O
hali özetlemek de mümkün: insanın kıyıcı, öldürücü, kahredici,
yıkıcı özelliği.
HEMCİNSİNİ ÖLDÜRMEK
Savaşan bir yaratık insan. Kavga eden değil. Doğada kavga sınırları
olan bir olgudur. İnsan ona sınırsızlığı getirdi. Çünkü 'taammüden'
yani planlayarak, tasarlayarak hemcinsini, öldürmek adına öldüren
tek varlık insan. Savaş bunun uç noktası.
Onlar da insanın insana karşı sürdürdüğü kıyıcılığı işliyor. En
aykırı, en uç, en radikal şekilde. Dediğim gibi, iğrencin
sınırlarına vararak.
Beni iki şey düşündürüyor onların sanatı söz konusu olduğunda.
Kuşkusuz büyük bir kurgu ve emek içeren bu sanatın önce en sivri
şekilde gelişen anlatımcılığı izleyeni esir alıyor. Bu derecede
yoğun ve ne dediği bu derecede belli sanatın fazla 'teatral' olduğu
kanısındayım.