15 Temmuz’un yıl dönümünde millet köprüye aktı. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü yine doldu taştı. Hep birlikte “Darbeyi tarihe gömdüğünü”, “FETÖ’cü alçakların canına ot tıktığını”, çok uluslu güçlere karşı nasıl bir millet olduğunu bir kez daha haykırdı.
Sadece köprüde mi? Hayır. İstanbul’un Saraçhanesi’nde, Ankara’nın Kızılayı’nda, memleketin diğer şehirlerinin meydanlarında tıpkı 2016 yılının 15 Temmuz gecesindeki gibi. Dipdiri bir ruh ile millet gece boyu ayaktaydı.
15 Temmuz’un bir ruhu var. Ve o ruh Türkiye’yi 2023’e, 2053’e, 2071’e taşıyacak. İnanıyorum.
15 Temmuz’un ruhu “küçülme”yi değil, “büyüme”yi tercih edendir. O ruh modern müstemlekeliği değil bağımsızlığı tercih edendir.
İşte o ruh ki El Bab’a, Afrin’e, terör yuvalarına yürüdü,
15 Temmuz’dan sonra. Yürürken bir mefkureyi haykırdı. “Kızıl elma” dedi, “İlayi kelimetullah” dedi. “Devlet ebed müddet” dedi. Terörün inine girdi. Mazlumların umudu oldu.