1991 yılıydı. İki aile bir minibüse doluşup Kuzey Ege turuna çıkmıştık. Bir akşamüzeri Gelibolu’ya ulaştık. Gelibolu Yarımadası’nı Çanakkale Boğazı’nı, Eceabat’ı, Kilitbahir’i, Conkbayırı’nı, Anafartalar’ı, hasılı şehitlikleri de ziyaret edelim istiyorduk.
Gelibolu’da bir caminin avlusunda akşam serinliğinde bir banka oturmuş yorgunluk atıyorduk. Bir ara sigara içmek için cami avlusunun dışına çıktım. (O zamanlar içiyordum şimdi şükür kurtuldum illetten.)
Hemen yolun karşısında küçük yeşil bir alan vardı. Karşıya geçmek için hamle yaptım. Yolun ortasındaydım, sabırsızlıkla sigarayı yaktım. Yeşil alana geldiğimde çimenlerin üzerinde bir tabela gördüm, “Dikkat! Her yer şehitliktir!”
Rengim attı. Elim ayağım boşaldı. Sigarayı dudaklarımdan önce avucuma aldım. Sonra hızla geri döndüm. Koşar adım yolun ortasına yöneldim. Elimdekini asfalta attım. Bir de üzerine bastım. Sonra izmariti menfezden içeriye ayağımla ittim.
Geri döndüm. Parktaki o tabelanın karşısına geçtim. Ve dua ettim.
Hiç unutmuyorum bir ara, “Rabbim benim kurt dedem de Çanakkale şehidi. Belki de şuracıkta bir yerde yatıyor. Onun da ruhuna…” diyerek...