7 Haziran 2015 seçimlerine giderken, Ak Parti içindeki etkin bir yapı “koalisyon” hazırlığına çoktan başlamıştı.
Gerekçe olarak, “Birikmiş gazın alınması. Dışarıdan yükselen tepkilerin dindirilmesini” gösteriyorlardı. Ve en nihayet CHP- AK Parti koalisyonu için isim bile bulmuşlardı: Büyük koalisyon!
O dönemde Ak Parti’ye çalışan kimi araştırma şirketlerinin sözcüleri de seçimden tek başına iktidar çıkamayacağını söyleyip mutlaka, “Bir toplumsal uzlaşı formülü olarak koalisyon” fikrini dillendiriyordu.
7 Haziran seçimlerinin son virajında “sistem değişikliği” düşüncesi kampanyada kullanılmazsa yani “başkanlık sistemi anlatılmazsa” kararsızların oyunun Ak Parti’ye yönelmeyeceğini söylemiştim. Ak Parti sözcüleri sistem değişikliğini savunmadıkları gibi parlamenter sistemin faziletlerini, hatta koalisyonun iyiliğini anlatarak kampanyayı tamamladılar.
8 Haziran 2015 sabahına erdiğimizde yüzde 41 ile birinci parti olan ancak tek başına hükümet kuramayan bir Ak Parti vardı karşımızda.
Bu sonucun birincil sorumlusu bana göre, Ak Parti içindeki “Erdoğan’a bir ders verelim” hesabı yapanlardı. Ancak yine aynı çevreler, “Sonucun nedeni Erdoğan’ın sahaya inmesidir” dedi.