Hesaplaşma. Diz çöktürme. Çizik atma. Her ne pahasına olursa olsun sonuç alma. Karmakarışık ittifakın motivasyonu buydu öyle değil mi? 31 Mart seçimlerine giderken her fırsatta “Bu seçimin muhalefet açısından yegane hedefi Erdoğan’a bir çizik atmak” diye cümle kurmamız bundandı.
O yüzden HDP ile İyi Parti (İP) aynı safta buluştu. O yüzden Şanlıurfa’da HDP, Saadet lehine seçimden çekildi. O yüzden, CHP’nin İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu seçim boyunca hiç ortalıkta görünmedi. O yüzden, Meral Akşener ile yolları çoktan ayrılan Ümit Özdağ, “1 Nisan’a kadar bana müsaade” diyerek genel merkezdeki odasını kilitleyip arazi oldu.
Ekrem İmamoğlu seçim boyunca “uzlaşmacı” hatta “muhafazakar” bir profil sergiledi. O yüzden Mansur Yavaş’ı az konuşturdular.
Neticede ne yaptılarsa Cumhur İttifakı’nı yüzde 50’nin altına düşüremediler. Seçmen Cumhur İttifakı’na yüzde 51.66 oy verdi. Türkiye’nin her bölgesinde, her şehrinde her ilçesinde Cumhur İttifakı’na muazzam oranda destek çıktı. Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan Kürtler milli birlik ve hizmete oy verdi. Ağrı, Şırnak, Muş, Bingöl, Bitlis gibi illerde Ak Parti’yi birinci parti yaptı. Diğer yerlerde ikinci parti olurken aradaki farkı açtırmadı.
Ne var ki ortada karmakarışık ittifakın göreceli bir başarısı da var. Bunu da görmek gerekiyor. Karmakarışık ittifakın, Ankara’da (itiraz süreci devam ediyor), Antalya’da, Adana ve Mersin’de kazanması uzun süre üzerinde durulması gereken bir meseledir.
İstanbul’da yaşanan karmaşa ise başlı başına tartışılmalı, incelenmeli. Hem siyaset biliminin hem sosyolojinin hem de hukukçuların gündeminde uzun süre kalmalı.