Demek ki yerlileşmek ve millileşmek çok kolay olmuyor. 2001 krizinden sonra Amerika’dan ithal edilen Kemal Derviş ayağının tozuyla pancar ekimine sınırlama getiren yasayı hayata geçirmişti. Böylece Amerika’nın isteklerinden biri yerine gelmiş oldu. Pancardan üretilen şeker yerine nişasta bazlı şeker (NBŞ) hayatımıza çok daha fazla girdi.
O dönemde Kemal Derviş her IMF kredisi öncesi mikrofonlara, “Şu şu yasalar çıkarsa, şu kadar kredimiz serbest bırakılacak” diye açıklama yapıyordu. Ve o yasaların çoğu tarım üretimini sınırlayan yasalardı.
NBŞ hayatımıza çok yoğun bir şekilde girdi. Ve Türkiye’de obezite yaygınlaştı, şeker hastalığı aldı başını gitti. Neredeyse orta yaş üzeri herkes şeker ilaçlarına mahkum oldu. Bununla birlikte şeker üretiminde dışa bağımlılığımız arttı. Dünya kartellerini zengin ederken, yerli üreticiyi neredeyse bitirme noktasına geldik.
2001 kriziyle birlikte tarım üretimine yönelik kısıtlamaların dayatılmasının bir benzeri 1970’li yıllarda “haşhaş ekiminin yasaklanması” konusunda da yaşandı. 1940’larda da “kenevir ekimi”ne yasak getirilmişti.
NBŞ TÜKETİMİNİN AZALMASI, YERLİ ÜRETİME TEŞVİK OLSUN
Cumhurbaşkanlığı Hükümet modeline geçtikten hemen sonra Türkiye’nin yerli üretimine ilişkin adımlar daha hızlı atılıyor. Geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Erdoğan kenevir üretiminin teşvik edileceğini ilan etti. Erdoğan şimdi de nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotasının yüzde 5’ten 2,5’a indirildiğini açıkladı. Dileriz ki daha da indirilir. Sadece üretime değil ithalata da kota gelir. Böylece bizim kuşağımızın yaşadığı sağlık sorunlarını, gelecek nesillerimiz yaşamaz.