“Ah İstanbul” başlıklı yazım şöyle bitiyordu: “Her gün yürüdüğüm kaldırımların daraldığını görmek ruhumu daraltıyor.”
Sadece benim ruhumu daraltmadığını o yazından sonra aldığım onca mesajdan anladım. İstanbul’un kadim ilçe ve mahallelerinde yaşayan onlarca insanımız bilvesile ulaştılar ve neredeyse “keşmekeşleşmek” üzere olan “İstanbul yaya trafiği”yle ilgili dertlerinden söz ettiler.
Yaya trafiği de ne ola ki demeyin, az biraz sabredin.
İstanbul’un hala çekim merkezi olması ve dolayısıyla dünyanın her yerinden göç alması… Araç sayısının her gün artması… Yeni yolların yapılmaması ve İstanbul’un kadim semtleri kadar yeni kurulan semtlerinin de cadde ve sokaklarının dar olması, var olan trafik sorununu her geçen gün daha da güçleştiriyor, tamam.
Ama bir de yaya trafiği sorunumuz var ki bu da artık tartışılmalıdır.
Yaya trafiği sorununun birkaç bölümü var. Bunların başında yayaların, yaya olarak kullanması gereken fiziki ortamların yetersizliği.