Bir önceki yazıda “Kentsel dönüşüm fikrinin depreme dayanıksız yapı stoklarının yerine depreme dayanıklı yapılar inşa etmek için” ortaya çıktığını ancak “tamahkar müteahhitlerle onlara göz yuman belediyeler nedeniyle büyük bir rant kapısına dönüştüğünü” yazmıştım.
Bir büyük müteahhit arkadaşımız arayıp şöyle dedi, “Tamahkarlığı kabul etmiyorum” dedim ki “Zaten sizi o kategoriye koymuyorum.”
Şunu hatırlattı haklı olarak, “Tamahkarlık sadece müteahhitlerde mi var? Asıl tamahkarlar arsa sahibi, mülk sahibi olanlar. Hakkının çok üzerinde talepleri oluyor. Ne yazık ki kentsel dönüşüm şu anda istenildiği gibi yürümüyor.”
Gerçekten de kentsel dönüşüm adı altında aslında depreme dayanıksız yapı stoklarımızı, depreme dayanıklı yapılar haline getirmek için geliştirilen projede en çok tamahkarlık yapanların, kendi çaplarınca “büyük rant” beklentisi içindeki “arsa sahibi, mülk sahibi, hatta bazı yerlerde hazine arazisine çökmüşlerin” olduğunu görüyoruz.
Bir önceki yazıda bu faslı atlamışım. Kusurluyum.
Bir de bazı belediyeler var ki emsalleri artırmakta birbiriyle yarışıyorlar. Emsalleri artırıp, müteahhitlerin iştahını kabartıyorlar. Sonra da ortaya “modern yaşam alanları” yerine vahşi yapılaşmalar çıkıyor. İstanbul’un yapılaşmaya açılan bazı kenar semtlerine bakmak bunun görmek için yeterli sanırım.