Adam kendini “Kurucu büyükşehir belediye başkanı” olarak tanımlıyordu. Şehirdeki lakabı ilginç! “Ağa” diyordu sağındaki solundakiler.
Belediye binasının garajında “başkanlık katına çıkan” asansör vardı. Yanlış okumadınız. Binadaki var olan asansörlerin tamamı başkanlık katından bir durak önce, pardon bir kat önce duruyor, yukarıya çıkışlarına izin verilmiyordu. Ama otoparktaki bir asansör vardı ki o başkanlık katına kadar çıkıyordu. Başkanlık katı dedimse, “kasvetli mi kasvetli”ydi onun zamanında.
Şimdi, o kata isteyen herkes çıkabiliyor. Başkanlık katında işi olanlar randevu alıp başkan ile görüşebiliyor. Dahası, başkana kimse “ağam, paşam” demiyor!
HİZMET BELEDİYECİĞİNDEN RANT BELEDİYECİLİĞİNE YÖNELMEK TEHLİKELİDİR
Adam, düz ovada mantar gibi biten gökdelenlerle övünüyordu. “Bu nasıl bir mantıktır. Ovanın ortasında bu otelin ne işi var” diye cahilce bir soru sormuştum da “Proje bana ait. Ben teşvik ettim. Güzel olmamış mı” diye karşılık vermişti. Sonuna kadar da yapılan işin arkasında durmuştu.
Osmanlı’ya başkentlik yapmış sırtını ulu bir dağa vermiş şehir bugün can çekişiyor. Nefes almak ne mümkün?