“Verin gitsin” diyenlerle, “Hapislerde çürüsün” diyenler arasına sıkışmış bir dış politika olabilir mi?
Ya da, Türkiye’nin dış politikasını belirleme gücünü kim hangi gerekçeyle elinde bulundurduğunu düşünebilir?
Bir pastör üzerinden yediğimiz dayağın haddi hesabı yoktu kaç aydır. Amerika’daki Kasım seçimleri öncesi Evangelistlerin 100 milyon blok oyuna göz kırpan Trump, her fırsatta Pastör Brunson ismini andı, onun ne kadar iyi bir din adamı olduğundan filan söz edip, “evine dönmesi için çalışmaktan” söz etti.
İki yıla yakın zamandır tutuklu bulunan (ev hapsi dahil) Pastör Brunson mahkemece suçlu bulundu. Cezaya çarptırıldı. Tutukluluk hali cezasına mahsup edildi. Serbest kaldı. Amerika’ya uçtu.
Türkiye’nin dışındakilerin, ileri geri konuşmasına diyebileceğimiz bir şey yok. Amerikan yönetiminin bu meseleyi iç politik malzeme yapmasına da…
Ama içeriden yükselen seslere ilişkin birkaç şey söylemekte yarar var.