Ne hesapsız bir iyimserlikmiş! Siz belki de şapşallık diyeceksiniz, haksız da değilsiniz.
6-7 Ekim 2014'ten üç gün sonra bu köşeye "HDP kötü bir projeydi, anlamayan kalmadı" diye başlık atmışım.
Şimdi o iki kelimeye; "anlamayan kalmadı" deyişime bakıp kalıyorum.
İnsana inandığım için...
Apaçık olan şeylerin bir daha asla bulandırılamayacağını sandığım için...
Türkiye üzerinde dönen dolapların bile elbette bir sınırı vardır diye düşündüğüm için...
Ne ilüzyonmuş ama!
Üstelik gözünü 60 darbesine açmış, 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü, 93 örtülü darbe yılını, 28 Şubat'ı yaşayan birinin yapacağı iş mi bu?
***
Ama yaptım.
Hepimiz yaptık bunu.
Çünkü Türkiye'nin nasıl dört bir yandan sıkıştırıldığına bir türlü uyanamamıştık. Paralel hainlerin üzerine hızla yürüneceği ve artık kimsenin onlara destek çıkmayacağını düşünüyorduk.
6-7 Ekim'de 50 insanımızın hayatını kaybetmesinin kalıcı bir ders olacağını; basın toplantısında boncuk boncuk ter döken Demirtaş'ın bir daha siyaset sahnesinde o kadar rahat hareket edemeyeceğini hayal ediyorduk.
Türkiye solunun kaybetmeyi zevk edinmiş kesimleriyle ittifak yapmanın sonu olmadığına, HDP yönetimindeki siyasi şımarıklığın ayakta kalmayacağına inanıyorduk.
Hepsinden önemlisi o tarihte barış süreci yürüyordu. Barış için çırpınıyorduk ve kendini "aydın" yerine koyanların bize azıcık bile destek çıkmayışlarındaki "hinliği" kestiremiyorduk.
Sonra gördük!
Gördük ki, bir başına Erdoğan ve ona oylarıyla sahip çıkan sokaktaki insan dışında 6-7 Ekim ve sonrasında olup bitenleri anlayıp ders çıkartan olmamış.