Sözler vardır... Cümleler, kelimeler...
Bir olayın bütün hikâyesini içlerinde taşırlar.
Bazen ayrıntılı yorumlara gerek yoktur. Çünkü gerçek o sözde
çırılçıplak haldedir.
Bazıları kaya gibidir, sırtınızı verirsiniz.
Bazıları kalbinizi en derinden yakalar; karşı koyamazsınız.
Bazıları da maskeyi çekip atıveren bir el gibidir, o an, o
kelimenin hakikatinde ağır bir alçaklıkla yüzleşirsiniz.
***
Kaya gibi sözlere örnek mi istiyorsunuz?
Tarih 15 Temmuz.
İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan bir yandan polislere
direktif veriyor, bir yandan da köprüye doğru pike yaparak
sivillere korku salmaya çalışan F16'nın hain pilotuyla bağlantı
kurup onu yaptığından vazgeçirmeye çalışıyor.
O sırada şöyle diyor: "Hiçbir arkadaşımız bulunduğu yeri terk
etmeyecek. Bu yanlış düzelinceye kadar yerlerimizden
kıpırdamayacağız." Bu telsiz konuşmasından hepimiz 17 Temmuz'da
haberdar olduk.
O günden beri zihnime çakılı kaldılar: "Kimse bulunduğu yeri terk
etmeyecek."
Sadece polisler değil, tabiri caizse tanklara, uçaklara karşı
şahlanan millet de bu çağrıya uydu.
Düştü, şehit oldu, gazi oldu ama kıpırdamadı.
Bundan sonra da benzer şeylere kalkışmayı aklından geçirecek
birileri olursa, biliyorlar ve hep bilecekler ki, "kimse bulunduğu
yeri terk etmeyecek!"
***
Kelimeler, cümleler deyince...
Bir de lastik ve ekin yakarak darbecilerin savaş uçaklarının
kalkmasını engelleyen Kazanlı köylüler aklıma geliyor.