Yer Los Angeles.
Gecenin sabaha dönen saatleri...
Venice Beach çevresinde devriye atan polis bir sosisli sandviç
büfesinde kıtlıktan çıkmış gibi tıkınan üç kişinin hali tavrından
şüpheleniyor.
İtişmeler, kakışmalar derken şüpheliler gözaltına alınıyor.
İşe bakın ki...
Söz konusu kişiler tekâmül etmiş insanın sadece hava ve su ile
yaşayabileceğini vaz eden bir "kült"ün (uyduruk din grubu)
liderleri çıkı- yor.
Meğer müritlerini hiç yemediklerine inandırır, kendileri gece el
ayak çekildikten sonra gelir orada sandviçleri, içecekleri
midelerine indirirlermiş.
Tabii skandal patlıyor.
Henüz liderlerinin mertebesine gelemedikleri için sebze meyve ile
beslenen müritler yıkılıyorlar.
Sonrası?
Hayır! Sandığınız gibi değil.
İnanç yerle bir olmuyor.
Eski liderler "şeytana uymakla" itham ediliyor; bazıları polisin
komplo kurduğuna inanıyor ve cemaat birkaç kaybın ardından kaldığı
yerden devam ediyor. Bir bölümü ise benzer inançlara sahip
Avustralya merkezli Breatharian'lara katılıyor.
***
Neden?
Çünkü inanma arzusu (bazen gözü dönmüş şehvet) ile hakiki iman çok
farklı şeyler.
Modern insan inanma arzusuyla yanıp tutuşuyor ve tutunduğu dalı
bırakmakta çok zorlanıyor.
Neden?
Çünkü bağlılık başka, bağımlılık bambaşka şeyler.
Yalnız bırakılmış, ailesinden koparılmış, toplumdan soyutlanmış,
benliği cılızlaştı- rılmış ve robot gibi bir hedefe kilitlenmiş
insanlar için bu tür "kült"lerin ruhsal battaniyesinin altından
uzaklaşmak zor geliyor. Hemen hepsinde uyuşturucu bağımlılarına
benzer bir ruh hali oluşuyor.
Bu epey eski vaka nereden aklıma geldi, derseniz...
Son zamanlarda tv'lerde rastlıyorum. Eski Fetö mensuplarına
izleyicilerden hep "lider tutuklanır veya ölürse örgüt mensupları
ne olur?" şeklinde sorular geliyor.
Mesela Nurettin Veren "küçük bir sarsıntıdan sonra biraz değişerek
devam ederler" deyince şaşıranlar oldu.