Sevme duygusunun nasıl gelebileceğini sorarsınız (...) İstemekle asla, der. Söylemesi için yalvarırsınız. Her şeyle, bir kuş uçuşuyla, uykuyla, yaklaşan ölümle, tek bir kelimeyle, bir suçun peşinden, kendi kendine, nasıl olduğunu bilmeden, ansızın, der. (MARGUERITE DURAS/ Ölüm Hastalığı)
*** Beni taciz eden, üstümde hak iddia eden, suçlayıp duran hatıraların saldırısı altındaydım. (DORIS LESSING/Hayatta Kalma Güncesi) *** Mücevher takmamıştı ama gözleri vardı. (MEHMET EROĞLU/ Zamanın Manzarası) *** "Şşşşt! Dinle." İskenderiye'de gün ağarmadan önce sık sık görüldüğü biçimde, sokaklara duvar gibi bir yağmur iniyordu; havayı soğutan, belediye bahçesindeki palmiyelerin sert çatırtılı yapraklarını yıkayan, bankaların demir parmaklıklarını, kaldırımları temizleyen bir yağmur. Arap Mahallesi'nde toprak yollar yeni kazılmış mezarlık kokacaktı. Çiçek satıcıları temizlensin diye ellerinde ne kadar çiçek varsa dışarı çıkartacaktı. (LAWRENCE DURRELL/ İskenderiye Dörtlüsü-Clea) *** Unutmak için en iyi çare unutmaya çalışmak değil, çalışmamaktır... (PEYAMİ SAFA/Yalnızız) *** "Kahretsin! Her şeyi sonradan anlamak ne kadar kolay" diye düşündü. Sonradan kimse yanılmaz. (ZADİE SMİTH/İnci Gibi Dişler) *** Onlarınki gibi günü yakalamış bir kapıya yazılmak varken böyle keşişler gibi kimsesiz, bir türbenin merdivenlerinde ya da bir bankta hayatımın geri kalanını geçirmeye yeminli bir halde, nefse karşı cihaddan bahsetmem hoşlarına gitmiyor (...) Aralarından hiçbiri senden bir şey istemediği vakit özgürsün, diyor aynı ses fısıltıyla kulağıma. Tırmalanmıyor, kulağım, hatta okşanıyor biraz. İyi geliyor... (LEYLA İPEKÇİ/Başkası Olduğun Yer) ***