Diyebilirim ki, başımdan böyle bir şey geçti: Beni bir kayığa
oturttular, ne zamandı, bilmiyorum artık (...) Tam akıntının
ortasında, aşağı doğru giden kayık ve gemilerin sıkışıklığında
yönümü iyice kaybettim ve kürekleri elden düşürdüm. Önümde yalnızca
koşar adım yaklaştığım ve korktuğum yok oluşu görüyordum; hiç bir
yerde kurtuluş göremiyordum. Ve ne yapmam gerektiğini
bilmiyordum... O zaman geriye baktım ve sayısız kayıklar
gördüm:
Durmadan ve inatla akıntıyı geçiyorlardı. Kıyıyı, kürekleri ve yönü
hatırladım. Geriye doğru akıntıya ters istikamette kıyıya doğru
kürek çekmeye başladım. Kıyı Tanrı' ydı, yön gelenek, kürekler bana
verilen özgürlük... (L.N.TOLSTOY / İtiraflarım)
Fakat bu müddet içinde ruhu epey yol aldı. Ruhlarımız çok kere bize haber vermeksizin kendiliğinden olgunlaşmasını bilir. Aksi halde mümkün müdür ki, Necdet bir saat içinde yirmi senelik mesafeyi hep birden almış olsun! (Y.K.KARAOSMANOĞLU /Sodom ve Gomore) *** Zaman, bilindiği gibi bazen kuş gibi uçar, bazen de solucan gibi sürünerek geçer. Ama insan en çok zamanın ağır mı, yoksa çabuk mu geçtiğini fark etmediği vakit kendisini iyi hisseder. (I.TURGENYEV / Babalar ve Oğullar) *** Aşk, aşktan sonrasını düşünmeye başladığımızda biter. (MEHMET EROĞLU / Zamanın Manzarası)