"Kendimden kurtulmak istiyorum." Bana dikkatle baktı. "Yerine ne koymak istiyorsun?" (ENGİN GEÇTAN / Kızarmış Palamutun Kokusu)
*** Oblomov içini çekti: Ah, bu hayat, dedi. Nesi varmış bu hayatın?"İnsana rahat vermiyor, başını derde sokuyor.
Ne olur, şöyle bir yatıp uyuyabilsem...
Hiç kalkmadan..." (İVAN GONÇAROV / Oblomov) *** Bütün benliğimle acı çektim, tıpkı yabancı bir toprağa dikilmiş bir fidan gibi... (THOMAS MANN / Buddenbrooklar) *** Ne kadar çok sesi vardı denizin! (D.H. LAWRENCE / Adaları Seven Adam) *** Yer altımdan kayıyordu ve ben her şeye sarılıyordum... (ANDRE GIDE / Dar Kapı) *** Sabah oldu. Hep olur... Ölmez sağ kalırsak sabah olur. Sabah, gecenin gençleşmiş, kuvvete gelmiş, hayallerinden arınmış ve hatta şimdi onları inkar eden halidir. (ŞULE GÜRBÜZ / Coşkuyla Ölmek) *** Kimi sabahlar, bir sokağın dönemecinde, göğsün üzerine çok tatlı bir çiy düşer, sonra buharlaşıverir. Ama serinliği kalır ve yürek hep onu ister. Gene yola çıkmam gerekmişti (...) bu sisli göğe, kükürtsü ışıkları yüzleri gölgelendiren kahvelere karşın, yağmur ve deniz kokan bu uçsuz bucaksız hüzün ortasında yürürken, umut etmekte dayatıyordum. (ALBERT CAMUS / Yaz) *** Suları tükenmiş derenin kavakları üzerinde sonu gelmeyen tekerrürlerle gıcırdayan ağustosböcekleri bu durgun, boğuk, kavruk âlemin susmayan, bezmeyen inatçı şikâyetçileriydi. Başka ses yoktu. (R.H. KARAY / Memleket Hikayeleri) *** Rüyamda, dedi Tonka, yakında öleceğimi biliyordum ve hiç anlayamıyordum ama çok seviniyordum. Elimde bir kese kağıdı dolusu kiraz vardı, kendime dedim ki, amaan ne olacak, önce şunları çabucak ye bitir! (ROBERT MUSIL / Üç Kadın) *** Yıldızlara bak! O yıldızlar ışıklarını yollamaya başladıklarında biz yoktuk, şimdi onlar yok! Şu ışık çok uzun zaman önce yola çıktı. O, geçmiş.
Hepimiz geçmiş tarafından kuşatılmışız. (ROBERTO BOLANO / 2666) *** Okurken uykuya dalar gibi âşık oldum ona... Önce yavaş yavaş, sonra bir anda. (JOHN GREEN /Aynı Yıldızın Altında)