Defalarca yazdım...
Medyadaki dostlarımı kim bilir kaç kez uyardım...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun matrak bir tarafı yok!
Tersine...
Bütün o sabah başka akşam başka şey söyleyişler; bir gün "milli",
öteki gün Pensilvanya megafonu olup çıkmalar, yakın tarih
hakkındaki dudak uçuklatan cehalet gösterileri falan...
Bunların hepsi üstlendiği misyonun bir parçası.
Dikkat etmiyor musunuz? Ne zaman millet el ele verme yoluna girse,
Kılıçdaroğlu hemen atılıp atmosferi bozuyor.
Demokratik yollarla kazanamayacağını biliyor, o yüzden de sürekli
anafor üretiyor.
***
Peki niye bir kez daha bu konuya döndüm?
Bu iş artık "siyasi şaka" kaldıracak noktayı çoktan geçti de,
ondan...
Terör saldırıları üzerine Cumhurbaşkanının toplumun bütün
kesimlerini kucaklayan ve moral veren konuşmasının ertesi
günü...
Ertesi gün, yani teröristlerin İzmir adliyesine saldırdıkları
perşembe günü Kılıçdaroğlu Tekirdağ'daydı.
Ve orada ne demişti, biliyor musunuz?
Tıpkı AB sözcüleri gibi "El Bab'dan sonra bilmem nerelere gideceğiz
diyorlar, sakın gitmeyin" diyerek PYD/PKK yönetimindeki Membiç'i
bir nevi koruma altına almıştı.
15 Temmuz'un şehit ve gazilerinden söz etmek yerine tıpkı Fetöcüler
gibi "linç edilen askerler" iddiasını yeniden ısıtmıştı.
Dahası...
"CHP ihanet içinde olmayan tek partidir" diyerek meclis çoğunluğunu
ihanetle suçlayacak kadar ileri gitmişti.
Kışkırtma da eksik değildi.
Pazartesiden itibaren meclisi karıştıracaklarına dair imalarda
bulunmuştu.
***
Böyle olmaz!
Halkın en temiz duyguları; hele birlik beraberlik arayışı böyle
durmaksızın istismar edilemez.