Avrupa'yla olmazsa, Asya'yla...
Batı'dan hayır yoksa, Doğu'yla...
Zihinlerimiz böyle "sörf" yapıp duruyor.
Maksat eş dost sohbetlerine çerezlikse sorun yok, olur! Hiç yoktan
zihin jimnastiği sayılır.
Fakat politik stratejiler geliştirecekler için durum farklı. Onlar
"nefeslerini tutup" suyun altına (kültürel köklere) doğru dalmak
zorundalar.
Dünya yeniden şekillenme sancıları içindeyken masaya getirilen
seçeneklerin arkasında bir tarihsel/ kültürel vizyon ve hatta bir
"ideal" olduğunu unutmamalıyız.
O halde sorayım...
15 Temmuz'un hemen öncesi ve sonrasında lafını çok edip sonra unuttuğumuz Aleksandır Dugin'i gerçekten tanıyor muyuz?
Malum, bu ilginç adamı kamuoyuna tanıtıp parlatan ulusalcı sol kesim oldu.
"Meşhur Avrasyacı düşünür" dediler, "Putin'in özel danışmanı" dediler ama düşüncelerinin arka planında yatan metafiziği hiç dile getirmediler.
Bizler de olduğu gibi kabul edip konuyu güncel tartışmaların içinde eritiverdik.
Oysa ulusalcıların bilmediği veya ilgilenmediği noktalar bizim dikkatimizi çekmeliydi.
Koyu bir Ortodoks olan Dugin günümüz Rusya siyaset felsefesinde "gelenekçi" ekolün önde gelen temsilcilerinden.
Müslüman gelenekçilerin düşüncelerini Rus entelijansiyasına taşıyan şiar ve filozof Haydar Cemal'in öğrencisi. O nedenle dünyaya bakışında Rene Guenon (Abdülvahid Yahya) gibi âlimlerin büyük payı var.
Neden?
Çünkü Avrasyacılık denilen şey, her şeyden önce günümüz Ruslarının dışarıdan empoze edilen yeni hayat tarzına itiraz, isyan ve çözüm arayışlarının bir sonucu.
Bizim medyada bunları konuştuk mu? Neredeyse hiç!
(Bu konuda yazılacak çok şey var ama bu köşe yetmez.) *** Şimdi bize dönecek olursak...
Şuculuk buculuk işlerini bırakıp içine sıkıştığımız "hayat tarzı"nı henüz gerçekten sorgulamaya başlamadık.
İşe önce siyasetle başlıyoruz. Olmuyor.
Sürekli mızmız tv programlarının çerçevesinde kalıyoruz. Olmuyor.
Oysa önce gündelik hayat iktisadını ve kültürü mercek altına alarak işe başlamamız ve geleceğimize daha derinden kafa yormamız gerek.