Haşmet Babaoğlu Sabah Gazetesi

Bakmazsak kaybolur, dinlemezsek susarlar

Fesleğenlere bakıyorum... Bazısının ömrü kelebek gibi kısacık ama ayrılık vakti yaklaştıkça güzelleşiyorlar, avucunuza bıraktıkları rayiha yoğunlaşıyor. Sonra vakit hızla geliyor....

22 Temmuz 2017 | 183 okunma

Fesleğenlere bakıyorum...
Bazısının ömrü kelebek gibi kısacık ama ayrılık vakti yaklaştıkça güzelleşiyorlar, avucunuza bıraktıkları rayiha yoğunlaşıyor.
Sonra vakit hızla geliyor. Bir geceden sabaha kuruyuveriyorlar.
Şimdi bu satırları yazdığım taş masadaki fesleğen ise ağustosu da çıkartmaya kararlı görünüyor.
Bitkiler konuşmaz mı? Siz öyle sanın!
Karşılıklı birbirimize aşk sözcükleri fısıldıyoruz.
Karıncalar ya da...
Dikkatle bakmadığımız için ürkünç bulduğumuz tarla yılanları...
Hele kuşlar...
Anlattıklarını dinlemeyi bilseydik mesela...
Tabii afetlere böyle hazırlıksız yakalanır mıydık?
Artık hepsi bir tatil aksesuarı olup çıktı.
Zaten vakit geliyor, işimize gücümüze dönüp varlıklarını unutuyoruz.
Sanki çoktan yeryüzünden çekip gitmişler de tv belgesellerinde hayatlarını sürdürüyorlarmış gibi...

***

Bugün güncel meselelerden falan söz açmak istemiyorum.
Şu biraz ötemde duran ve bana çok zaman önce koparıldığı ocaktaki ateşini özlüyormuş gibi gelen mavi emaye çaydanlığı anlatmak istiyorum.
Yerde taşların arasına düşüp kurumaya yatmış zeytin yapraklarını yazmak istiyorum.
Bir de kayıp zamanlarımız var.
Onları yazsam, olur mu?
Bakmadan, dokunmadan, koklamadan gelip geçen zamanlarımızı...
Sevmeyi, düşünmeyi, sohbet etmeyi (gençlerin jargonuyla söylersem) hızla "trip atmaya" dönüştüren huysuzluklarımızın içinde harcanıp giden zamanlarımızı...
Fakat bir dakika!
Öyle uzun boylu arkalarından üzülmek de doğru mu, emin değilim.
Çünkü hâlâ yapılacak çok şey var.
O sevdiğim yazar; C.Bobin hani diyordu ya...
"Kayıp zaman masada unutulmuş ekmek gibidir, kuru ekmek. Serçelere verebilirsin. Atabilirsin de. Ama süte batırır, yumurtaya bular ve bir tavada pişirip tıpkı çocukluğundaki gibi hoşnutlukla yiyebilirsin."
Olabilir mi bu?
Hakkını vererek hatırlamakla; pişmanlık ve yeniden değerlendirme (tövbe) yoluyla olabilir.

***

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ne oluyor, ne olacak? 21 Kasım 2024 | 437 Okunma Çığ 19 Kasım 2024 | 386 Okunma ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? 18 Kasım 2024 | 504 Okunma ‘Ben... şey... inanacağım’ 17 Kasım 2024 | 119 Okunma Haftanın notları: Maneviyat ölünce... 16 Kasım 2024 | 172 Okunma