Halep haberlerine bakıyor musunuz?
Cevap yok, değil mi?
Büyük ihtimal, Facebook veya Twitter hesabınıza Halep'ten yeni
görüntüler düşünce birkaç ay öncesine ait sanıyorsunuzdur.
Hatta tam şu an...
Yazıma Halep'ten bahsederek başladığım için içinizden başka bir
sayfaya geçmek gelmiş olabilir.
Anlarım.
Benim de sizden farkım yok!
Kötülüğümüzden değil ki...
Çaresizliğin kemikleşmesinden.
Mesela üç gün önce rejim ve Rus uçakları yine Halep'te bir çocuk
hastanesini vurdular. Yine içler acısı fotoğraflar yansıdı
dünyaya.
Fakat bu kez o fotoğraflara bakan kaldı mı, ondan da emin
değilim.
Kıyametten beter bir hal! Terk edilmiş acı; sindirilmiş felaket,
kabullenilmiş insanlık yenilgisi...
***
Anı anına dünyaya aktarılan birbirinden korkunç dijital medya
görüntülerinden bahsedince...
Duruyorum yine.
İçim ağrıyor, kahroluyorum.
Ne masallarla uyutulduk 90'ların başından beri! Hani global
kapitalizm nihai "global barış" aşamasına gelmişti falan...
Dijital teknoloji ve yeni sermaye odakları artık tüketicisi yaptığı
yoksul dünya insanlarını kolay kolay feda edemezdi, vesaire.
Bunları iddia eden ne teoriler, ne hayaller, nasıl parlak akademik
çıkışlar gördük, değil mi?
Ne oldu?
O akıllı telefonlar Suriye'den, Irak'tan, Nijerya'dan,
Afganistan'dan bize anlık zulüm görüntüleri yansıtıyorlar ama
barışa zerre katkı yapmıyorlar.
Hepsini geçtim...
90'larda önüne gelen yeni yüzyılda "demokrasi ve katılım cephesinin
dünya çapında genişleyeceği"nden söz ederdi. Medya da bu yelkeni
kendi rüzgârıyla şişirip dururdu.
Gördük işte!
Batı kendi demokrasisini güvenlik konseptine feda etmek
üzere...
"Büyük insanlık" mültecileşiyor ve Batı korkudan altına
yapıyor.
***
Demek ki, neymiş...