Sorarsan, prestijli örgüttür.
Benim gençlik yıllarımda bayağı bir "hava"sı vardı.
Hakkını da vermek lazım; özellikle 70'li ve 80'li yıllarda dünyanın
dört bir yanında işkence ve adaletsizliğin elinden binlerce
tutukluyu kurtarmışlığı vardır.
1961 yılında iki İngiliz avukat tarafından kurulan Amnesty
International'dan söz ediyorum.
Bizde Uluslararası Af Örgütü olarak bilinen örgütten yani.
Malum...
Amnesty International'a kendi vizyonlarında kullanışlı bir yer açan
Batı sosyal demokrasisi yerini küresel tezgâhçıların neoliberal
gaddarlığına terk edeli çok oldu.
Dünya değişti.
Yeni "taraf"lar çıktı ortaya; yeni ezilenler, yeni ezenler
belirdi.
Müslümanlar sırf Müslüman oldukları için ayrımcılığa uğrar oldular,
mülteci sorunu büyüdükçe büyüdü; özgürlük ayaklanmaları yeni
gaddarlıkların fidanlığı haline geldi, vs.
Sonunda Amnesty International'ın kodları karıştı, beyni yandı!
Global sorunlara karşı, deyim yerindeyse fazla "İngiliz" kalmaya
başladı.
Şimdi eski prestijini ve etkisini arıyor ama bulamıyor.
***
Neden sözü Amnesty International'dan açtım?
Örgütün basın bildirilerine epeydir pek yüz vermeyen dünya medyası
geçen hafta birden sayfalarını tekrar onlara açtı.
Çünkü örgüt yeni bir "Refugees Wellcome Index" yayımladı. Yani
"hangi ülke vatandaşları mültecilere, sığınmacılara, savaştan
kaçanlara kucak açmak istiyor?" sorusunu cevaplayan bir
araştırma.
Peki söyleyin bakalım, mültecilere kucak açalım, hatta "evlerimizde
ağırlayalım" diyenler sıralamasında en tepedeki Çin'in ardından
gelenler hangi milletler?
Almanlar ve İngilizler.
Siz şimdi gülersiniz ama Batı medyası bayıldı tabii buna.
Sıralama şöyle gidiyor: Kanada, Avustralya, İspanya.
Türkleri merak etmişsinizdir...
Araştırmaya bakılırsa, Amerikalılar, Fransızlar, Yunanlılar,
Ürdünlüler, Nijeryalılar bizden çok daha "wellcoming"ler!