Pazar notları:
Şairin dediğinin anlamı kalmadı; Akdeniz sana, bana,
bize, insan olana yaraşmıyor artık. Yaralıyor. Çok
acıtıyor. El kadar mülteci çocukları Akdeniz'in sularına terk
eden dünya şimdi batmayacaksa, ne zaman batacak!
Ama diliyorum ki, Akdeniz'de boğulan mülteci yavrucakların fotoğraflarına bakarken önce az şekerli kahvesini höpürdetip sonra da "Kaçacaklarına, kendi ülkelerini yaşanacak yer kılsınlar!" diye cık cıklayan emekli bürokrat da bu dünyayla birlikte batsın!
***
"Durdukça yosundan yeşil/kulaç attıkça mavi" bir deniz kalmadı
artık orada... Kapkara bir çukur olacak yakında!
Bu gidişle, kıyıların tamamı hali vakti yerinde olanlar için şık
bir "beach club"a dönüştürülürken, Akdeniz "insanlığın
mezarlığı" olmaya ayrılacak. Peki mehtaplı akşamlarda
yakamozların altında cesetlerin yüzdüğünü unutacak mıyız? Ne yazık
ki, evet! Modern insan aklın sarhoşudur; düşündükçe
bulanıklaşır zihni, baktıkça körleşir. Unutmasına bile gerek
kalmaz.
Daha geçen yüzyılın ortasında 40 milyon Avrupalı başka
coğrafyalara iltica etmişti. O yüzden 1951'de kabul edilen Cenevre
Sözleşmesi'nin en önemli gündem maddesi Avrupalı mültecilerdi.
Şimdi o Avrupa 40 bin Ortadoğulu sığınmacıya bile katlanamıyor.
Gerçek ortada işte! Mülteciliğin, sığınmacılığın bile "beyaz"ı
var.