Bugün lafı uzatmadan ve "analiz" modasına uymadan dümdüz yazacağım.
Soru şu: "Türkiye nasıl huzura kavuşur; bu süreç nasıl başlar?"
Bu soruya cevap vermek için uluslararası veya ulusal çerçevede yorumlara kalkışmadan...
Siyasi, iktisadi, sosyal derinliklere girmeden...
Sadece fikrimi...
Daha doğrusu...
Yıllar boyu bu sektörde çalışarak edindiğim tecrübe sonucu bende oluşan inancı dile getireceğim.
Bunu bir kez olsun net biçimde yazayım ki, bundan sonra bu köşede yazdıklarımın zemininde karamsarlık veya en hafifinden kekre bir tat bulacak okurlarım o duygunun kaynağını bilsinler.
Hani bir zamanlar "merkez medya" denirdi onlara...
Kendilerinin böyle adlandırıldığını duyduklarında hindi gibi kabarırlardı.
Hakikaten de hem medyanın, hem devletin, hem de her türden karanlık faaliyetinmerkezindeydiler.
Bana sorarsanız...
Hiçbir illegal örgüt, hiçbir yabancı istihbarat servisi bu medya kadar ülkeye zarar vermemiştir.
Maalesef...
Ne yazık ki...
Hâlâ da hemen hemen aynı yerdeler.
Güçlerini sanıldığı kadar kaybetmediler.
Sadece millet onların yüzünü tanıdı, direniyor.
Yoksa bu medya sırtını Batı'daki karanlık ağabeylerine ve içerdeki oligarşik sermayeye dayayıp siyaseti ve sokağı dizayn etmek için misyoner gibi çalışıp ortalığı karıştırmayı sürdürüyor.