Böyle hep dokunsan kırılacak gibi bir duygusallık, hep
ihtimam talep eden bir incelik,içeriği vasat fakat mahallesi
pek entelektüel bir düşüncelilik...
Hele biraz da politize edersen...
Hafiften iktidara çatan, çaktırmadan halkı horlayan bir hava da
katarsan haline... Ve yuvarlak laflarla memleketin halinden,
dünyanın zalimliğinden sürekli şikâyet edersen...
Sosyal medyada şanın yürüyor.
Hele bir de kıyısından köşesinden ünlüysen falan...
İyi numara, doğrusu!
Hem bazen gözüne pek anlamsız gelen depresyonuna anlam
kazandırdığını sanıyorsun, hem de bu yalandan hassasiyetlerin
(artık literatüre bile girmek üzere: pseudo-sentimentality!)
alıcılarıyla dayanışıyorsun.
Genç pop-rock şarkıcılarımızdan biriyle yapılmış bir söyleşiyi
okudum.
Adı gerekmez, çünkü konumuz bir kişi değil, bir tip.
Huysuz ve modern genç kadın tipinin duygularını şarkı sözlerine
aktarmakta pek başarılı bulduğum bu müzisyen kendisini pamuklar
içinde saklamamız gerektiğini düşündürten bir tablo çizdikten hemen
sonra şöyle diyor: "Memlekette garip şeyler oluyor; birileri
birilerine saldırıyor; insanlar insanları ve hayvanları
öldürüyor."