PAZAR NOTLARI:
Zalim değil. Kalpsiz olduğu da söylenemez. Hırsız, hırlı, uğursuz değil. Fakat bir problem var. Hakikaten "iyi" biri olmasını engelleyen bir şey; merhamet duygusunun önünü tıkayan, olayları doğru kavramasını önleyen bir problem... Doymuyor. İstiyor. Daha, daha, daha fazla istiyor. Ve istemekte hep haklı buluyor kendini. Aç yani! Zihni hep zil çalıyor! Tipik günümüz insanı deyip geçeyim mi?
***
Kim bizden manevi kaygılarımızı çekip aldı da yerine devasa maddi kaygılar koydu? Şeytandır o! Ve nasıl kahredici bir değiş tokuştur ki bu, geri dönemiyoruz
***
Neredeyse herkesin "her şeye sahip" diyebileceği biri nasıl oluyor da daha fazlasını istiyor? Şaka mı? Hayır! Modern finans kapitalizminin sıradan gerçeği... Düzenin çarkı bu "saçmalık" sayesinde dönüyor! İstiflenecek madde tükense bile istiflenecek sayılar var. İstatistik zenginlik bitmez. Dünyanın her yerinde adalet fikri işte bu yolla öldürülüyor. Ve bu "zihinsel uyarıcı/uyuşturucu" tutku zenginlerin dünyasından çıkıp toplumun her köşesine popüler kültür yoluyla aktarılıyor. Sonuç... Hep açız! Ve doymuyoruz.
***
İsterken, acıkmışken, yetinmezken, doymazken hep haklı bir bahane vardır. Açlık kendini hep saklar, hep aşılması gereken bir sıkıntıyı ve tadılması gereken bir lezzeti öne sürer... Konuta bakışımız mesela. Ruhumuzun nerede, hangi dam altında, hangi kuytuda dinleneceğini soran bir kişi bile zor çıkar. Problem dizimi şöyledir: 80 metrekare yetmez. 180 metrekare. Ne garip, o da yetmiyor! Tabii tabii, 280 metrekare olsa harika olur! Her metrekare bizden özgürlüğü, cömertliği, adaleti, sükuneti alıp götürmektedir ama onlara bakan mı var!
***
Henüz pek kimse farkında değil. Saydıkça azalıyor hayatımız; istifleyip sakladıkça küfleniyor.