Baştan söyleyeyim...
Makul gerekçeler ve akıl yürütmelere dayanmayan iyimserlik
(irrasyonel optimizm) sanıldığı kadar "iyi" bir şey değildir.
"Yok, bi şeycik olmaz!" diye diye bir bakarsınız ormanda
kaybolmuşsunuz...
"Biz çok güçlüyüz" derken, bir bakarsınız tek zayıf noktanızdan
(Aşil topuğunuzdan) vurulmuşsunuz...
Son zamanlarda davranış bilimcilerin sık sık "makul kötümserlik
iyidir, insanı tehlikelere karşı uyanık tutar" demeleri boşuna
değil.
Sözünü ettiğim umutsuzluk veya depresyon değildir.
Tersine, çıkmaz sokakta "çıkış" bulacak zekâ böyle
biriktirilir.
Bu gerçek sadece insanlar için mi?
Toplumlar, milletler, devletler için de böyle...
***
Son günlerde Almanya'yı konuşup duruyoruz ya...
Sanki Almanya durup dururken ve sadece referanduma yönelik böyle
bir tavır almış gibi konuşuyoruz, onu anlayamıyorum.
Oysa bu çok önce başlayan uzun bir süreç ve üzgünüm ama tıkır tıkır
işliyor.
Almanya'nın bugünkü hamlesi referanduma karşı açık bir tavır gibi
görünüyor ama yarınki hamlesinin önce diplomatik rest ve sonra da
AB'yi "Türkiye'ye karşı aşamalı bir ambargo"ya çağırmak
olmayacağından emin misiniz?
Yok, asla yapamazlar; ekonomi, ihracat, ithalat, kültürel ilişkiler
vesaire diyenleri işitir gibiyim şu anda...
Rusya için de zamanında "ambargo uygulanamaz, çünkü bütün Avrupa
kışın donar" diyenleri, ünlü uzmanları hatırlıyorum.
Nasıl uzmanlarsa artık...
Bu işlerin donmadan, dondurmadan; sadece diz çöktürme stratejileri
üzerinden yürütüldüğüne akıl erdiremediler gitti.