İster çoğunluk deyin, ister halk... Demokrasi
müsameresini uzun yıllar boyu sessizce izleyip seçim
günlerinde ehven-i şer oylar atarak beklediler.
Ne zaman siyasal elitlerin müsamere sahnesi dağılsa
acının büyüğü yine halkın payına düşüyor, kabak onların başına
patlıyordu.
Ama şundan hep emindiler: Sünnileri sekülerleştiren, Alevileri
Sünnileştiren, Kürtleri kimliksizleştiren, Türkleri Batı karşısında
ezikleştiren devlet pratiği asla normal sayılamazdı.
Ülke elbet bir gün kendi tabii sosyal-kültürel yatağında akan bir
nehre dönüşecekti.
Nihayet 2000'ler geldi. "Sessiz çoğunluk" açıkça siyasal alana
müdahale etti ve hükümet oldu.
"Normalleşme" kavramının sevilip tutulması ve sık sık "normalleşme
süreci"nden söz edilmesi de böyle başladı.
Bu kavram bir iki gündür yeni bir içerikle kullanılmaya
başlandı.
Koalisyonlar döneminin "yeni bir normalleşme süreci" olacağı
söyleniyor.
Hem iktidar hem de muhalefet kesimlerinde "Canım koalisyon denilen
şey o kadar da kötü değil!" demenin veya siyasal uzlaşma
ihtiyacının bir ifadesi olarak "normalleşme" kavramı
kullanılıyor.
Tartışmaya açık bir bakış açısı bence.
Diyelim ki, haklılar...
Diyelim ki, bir de bu yönden deneyelim...
Fakat söyleyin... Anormalliklerle el ele ve iç içe
normalleşmek mümkün mü?